Doğalgaz Dergisi 242. Sayı |Enerji ve Çevre 185. Sayı (Kasım 2023)

25 DOĞALGAZ VE ENERJİ • Kasım / 2023 MAKALE ğal gaz dağıtım şebekesine sahip olan ve bu ağı işleten ilk belediyedir. Kentin dağıtım ağının belediyeler tarafından iş- letildiği model daha sonra yaygınlaşmış ve özelleştirmelerin de konusu olmuştur. Bu dönemlerdeki hava gazından doğal gaza geçiş süreci de bir “enerji dönüşümü (energy transition)” örneğidir ve yakıt türündeki değişim, mevcut gaz üretim sistem ve ağına önemli yatırımlar yapılarak sistemin tümüyle evrilmesini getirmiştir (Şekil 1). Bu anlamda hava gazı – doğal gaz dö- nüşümü, doğal gaz – hidrojen dönüşümünün planlanması için kıymetli ip uçları verebilecek bir örnektir ve dikkat- le incelenmesi faydalı olacaktır (Arapostathis ve Pearson, 2019). Aslında, hava gazının tahtını ilk sarsan doğal gaz de- ğil artan elektrik arzı olmuştur. Hava gazı kullanımının ilk amacı sokak aydınlatması olduğundan elektriğin yaygınlaş- masıyla hava gazının bu alanda kullanımı azalmış ve mevcut gaz hatları evsel tüketime yönlendirilmiştir. İngiltere`de 2. Dünya savaşının ardından, ekonomik ve politik değişimler, doğal gaza geçişi hızlandırmıştır (Arapostathis v.d., 2013). 1952`de Londra’da oluşan ve 5 gün süren kömür kaynaklı ölümcül sis bulutu sonrasında, 1956 yılında kabul edilen temiz hava yasası uyarınca kömürün evsel kullanımına kı- sıtlamalar getirilmiş ve hane halklarının kömür dışındaki yakıtlara geçmelerini sağlayacak mali destekler sistemi ku- rulmuştur (Martinez, n.d.). Dönüşüm her ne kadar yavaş olsa da, 1962 yılında tekrar eden duman krizi ve 1966`daki Aberfan Felaketi bu konudaki politik kararlılığı ve kamu- oyu baskılarını arttırmıştır. İngiltere ve Kıta Avrupası`nda doğal gaza geçiş sürecini ivmelendiren nedenlerden biri de 1950’lerin sonunda Hollanda`nın Groningen kentin- de keşfedilen doğal gaz rezervidir (Breunese ve Mijnlieff, 2005). Keşfin ardından Kuzey denizindeki gaz potansiyeli konusunda da umutlar artmış ve 1969 yılında ilk gaz keşfi yapılmıştır (Oil and Gas UK, 2022). 1973 ve 1979 yılların- da yaşanan gelişmeler nedeniyle artan petrol ve doğal gaz fiyatları saha geliştirme ve yeni keşif çabalarını hızlandır- mıştır. Kuzey denizinde artan arama ve üretim faaliyetleri hem İngiltere hem de Kıta Avrupa’sının batısında doğal gaz şebekesinin gelişmesine ve şehirlere yayılmasına neden olmuştur. 1980’lere gelindiğinde doğal gaz bölgesel arzın arttığı Avrupa ve ABD’de fiyat istikrarı kazanmıştır (Şekil 2). Bu dönemde arza bağlı olarak doğal gaz ağı bölgesel düzeyde gelişmiş kuzey batı Avrupa’dan başlayarak Avru- pa içinde bütünleşmiş bir sisteme dönüşmüştür. Kömür ve Çelik birliği olarak başlayan Avrupa Ekonomik Topluluğu dahilinde, ekonomik ilişkilerin artarak bütünleşmesi, doğal gaz dağıtım ağında da kendini göstermiştir. Doğal gaz ar- zının Avrupa içinden karşılanıyor olması enerji güvenliği endişelerini de bertaraf etmiştir. 1990`lı yıllarda Avrupa doğal gaz şebekesi, Kuzey Deni- zinden gelen arzın etkisiyle genişlemiştir. Doğal gaz kömüre oranla düşük karbon ve neredeyse sıfır olan NOx ve sülfür gazları salımı ile büyüyen kentlerin hava kirliliğine çözüm olarak görülmüştür. Aynı zamanda 1986 yılında yaşanan Çernobil nükleer santral faciası da doğal gaz santrallerine ilginin artmasına sebep olmuş ve doğal gaz, petrol, kömür, nükleer gibi diğer birincil enerji kaynakları arasında görece sürdürülebilir bir yakıt olarak öne çıkmıştır. 1996 yılında kabul edilen Kyoto protokolü sonrasında ise doğal gaz bir geçiş yakıtı olarak kabul görmeye başlamıştır. Öte yandan, 1980’ler ve 1990’lar boyunca sağlanan fi- Şekil 1: 1920 – 1990 Arasında Hava Gazı Tüketimi Kaynak: Enerji ve İklim Değişikliği Departmanı (Department of Energy and Climate Change-DECC), 2011 Yıllara Göre Metan ve Hava Gazı Tüketimi, GWh

RkJQdWJsaXNoZXIy MTcyMTY=