Doğalgaz Dergisi 242. Sayı |Enerji ve Çevre 185. Sayı (Kasım 2023)

28 DOĞALGAZ VE ENERJİ • Kasım / 2023 MAKALE gazın kalitesi ölçülür. Su yoğuşma noktası, hidrokarbon yo- ğuşma noktası ölçümleri ile ve gazın bileşenlerinin oran- ları sayesinde gazın kalorifik ısı değeri hesaplamaları gazın kalite değerlerini oluşturur. Ayrıca sülfür bileşenlerine de bakılır ki bu hem iletim sisteminin kendisi için hem de son kullanıcı ekipmanlarının sağlıklı çalışabilmesi için gerek- lidir. Sülfür bileşenlerinin su içeriğiyle oluşturduğu asidik çözeltiler özellikle karbon çelik sistem elemanlarında çok hızlı bir korozyona neden olur ve hem ekonomik hem de güvenlik riskleri oluşturur. Bu ölçümler aynı zamanda gazın enerji karşılığının hesaplanmasında da kullanıldığı için eko- nomik önemi de vardır. Doğal gaza hidrojen karıştırılması sürecinde, ana iletim ağından ziyade sistemin daha düşük basınçlı alt bağlantıları hedeflenmektedir. Böylece, hidrojenin yüksek basınçlara çı- karılma maliyetinden kaçınılacağı gibi alınması gereken risk önleyici teknik tedbirlerin maliyetlerinin de daha düşük tutulması mümkündür. Yine de doğal gaza hidrojen ilave edilmesinin sistem üzerinde yeni yatırımlar gerektireceği bir gerçektir. Hidrojenin doğal gaz ağlarında yaygın kullanımı bu küçük molekülün sistemden kaçması ile oluşabilecek gaz kayıplarını ve bu kaçakların neden olabileceği yangın riskle- rini artırabilecektir. Bunun yanında hidrojenin tutuşabile- cek karışım sınırlarının doğal gaz – hava karışımlarına göre daha geniş olması ve görünürlüğü zayıf olan hidrojen alevi yangınlarının tespitinin zorluğu güvenlik risklerini arttır- maktadır. Bu nedenle dönüşüm aşamasında hem taşıma sis- teminin ilgili bölümlerinde hem de son kullanıcı tarafında kapsamlı risk değerlendirmesi yapılması önem taşımaktadır (Kart ve Gökalp, 2022). Doğal gaz ağının yıllar içindeki gelişimi ve alınan dersler hem uluslararası standartların hem de kullanma mevzuatının kuvvetlendirilmesine neden ol- muştur. Hidrojen dönüşümünün sağlıklı olabilmesi ve top- lumsal kabulün dönüşüme eşlik edebilmesi için ilgili teknik standartların ve mevzuatın en kısa sürede oluşturulması gerekmektedir. Sistemin en kırılgan bölümleri mevcut stan- dartlara zorlukla uyan eski alt yapı elemanlarıdır. Sistemde oluşabilecek büyük ve tekrar eden kazalar dönüşümü en- gelleyerek hidrojenin dağıtım şebekesinde kullanımı potan- siyelinin sonsuza dek rafa kalkmasına sebep olabilecektir. Var olan doğal gaz dağıtım ağı, ön çalışmalara göre do- ğal gazın kesin olarak belirlenmemiş ve tüm ilgili ülkeler tarafından genel olarak kabul edilmemiş bir seviyeye kadar hidrojen ile karıştırılarak sistemde kullanılmasına elverişli olarak değerlendirilmektedir. Bu güvenli karışım seviyesi- nin kesinleştirilmesi ve küresel olarak kabul edilmesi elzem- dir. Bu tam anlamıyla teknik bir konudur ve “toplumsal olarak kabul edilebilecek risk seviyesi” gibi kavramlarla bağ- daştırılması zordur. Taşıma şebekesinin dönüşümü ile birlikte son kullanıcı açısından da gazın bileşenlerinin değişmesi ciddi sonuçlar doğurabilecektir. Bu nedenle evsel ve sanayi kullanımı ve güç santrallerinin gazla arayüzü olan tüm ekipmanlarının risk değerlendirmelerinin yapılması önem arz etmektedir. Bu değerlendirmenin henüz yapılmamış olması pek anla- şılabilir bir durum değildir ve STS çalışmalarının acilen odaklanması gereken alanlardan bir tanesidir. Hidrojen ekonomisinin gelişmesinin ve yaygınlaşmasının getirebile- ceği risk durumlarının analizinin “ihtiyat ilkesi” kavramı etrafında geliştirilmesi verimli yaklaşımlardan bir tanesidir (Kart ve Gökalp. 2022). Teknik anlamda bahsedilen risklerin göz ardı edilerek dönüşümün doğru şekilde yapılmaması yüksek potansiyelli kazalara veya “ramak kalalara” neden olursa hidrojen gibi yeni teknolojilerin yaygınlaşarak sosyo-teknik sistem içe- risinde yer bulması kolaylıkla mümkün olamayacak ve bu da enerji dönüşümünü kısıtlayacaktır. Henüz yaygın olarak kullanılan alternatif enerji teknolojilerinden biri olmadığı için, doğal gaz şebekeleriyle ilintili pilot uygulamalardan yola çıkılarak hidrojen teknolojilerinin boru hatları ile taşınması ve bu teknolojilerin yayılmasının olanakları in- celenmelidir. Eski teknolojiye karşı kamu politikalarının belirli bir tekniği ön plana çıkarması da teknolojinin yayıl- masını destekleyecek teşvik yöntemlerinden biridir (picking the winners). Bunun beraberinde hedeflerin net şekilde be- lirlenip buna dönük politikalar oluşturulması ve teşvikler verilmesi, ama belirli bir tekniğin özellikle teşvikinden kaçı- nılmasını da düşünülebilir. Bu çalışmanın ana amacı, Büyük Boyutlu Toplumsal – Teknik Sistemlerin örneklerinden bir tanesi olan enerji sistemleri ve ağlarında yapılacak bir alt-eleman değişikliği- nin (burada gaz boru hatlarında iletilen ve dağıtılan ener- ji taşıyıcısı) enerji sisteminin bütününü ve giderek diğer toplumsal-teknik sistemleri (mesela ulaşım sistemlerini) ve hatta genel toplumsal sistemin bütününü (üretim zin- cirlerini, toplumun maruz kalabileceği risk seviyelerini, dolayısıyla toplumun var olan sosyo-politik ve ekonomik sisteme güvenirliğini) etkileyebileceğini vurgulamaktır. Hidrojenin küresel sistemde oynayabileceği önemli rol çe- şitli kamu ve özel sektör aktörleri tarafından sezinlenmekte ve eylem stratejileri oluşturulmaktadır. Enerji sisteminin ana elemanlarından bir tanesinin kimliğindeki değişmenin (metan molekülünden hidrojen molekülüne geçilmesi), her iki enerji taşıyıcısının da gaz halinde olduğu düşünülerek, iki molekül arasında bir işbirliği kapsamında ve dolayısıyla bütünsel enerji sistemini en az etkileyerek gerçekleştirilebi- leceği beklentisini doğurmuştur. Var olan doğal gaz hatları ile “doğal gaz + hidrojen” çiftinin taşınabileceği ve bu yanıcı

RkJQdWJsaXNoZXIy MTcyMTY=